Ural'ın hedefi Amerikalı Okuyuculara Seslenmek
Amerika Birleşik Devletleri'nin New Jersey eyaletinde yaşayan yazar Çağla Ural ile söyleşinin 2. bölümü ile devam ediyoruz. Esra Öziskender'e projelerini anlatan Çağla Ural, İngilizce kitap yazmak istediğini söyledi. İşte Ural ile sohbetin 2. bölümü...
Esra Öziskender'in Röportajı
EÖ: Tarihi romanlar yazmayı seviyorsun. Tarihi araştırmayı seviyorsun. Peki bu hep böyle mi gidecek?
ÇU: Tarihi roman yazmayı seviyorum çünkü kendim de tarihi roman okumayı seviyorum. Özellikle Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya savaşı dönemi kitapları favorim, sanırım bu konularda yazılmış okumadığım roman yoktur. Çocukluğumda babamla sürekli İkinci Dünya savaşı belgeselleri izlerdim, özel ilgi alanım oldu sanırım. Aynı zamanda film seçimlerimde genelde tarihi yöne kayıyorum. Neyse ki eşim de benimle aynı zevki paylaşıyor, böylece bir sorun yaşamıyoruz. Ama farklı bir tarz yazma konusunda bazı çalışmalarım olacak ileride.
EÖ: Esir Şehirde Bir Kadın sence bir Hollywood filmi olabilir mi? Bu konuda herhangi bir girişim oldu mu herhangi biri tarafından?
ÇU: Esir Şehirde Bir Kadın çok güzel bir Türk dizisi veya Sinema Filmi olur. Zaten çok fazla sinematografik sahneleri var. Aşk, ihanet, casusluk, savaş, göç, kısaca kurgusu olarak izleyiciyi fazlasıyla kendisine bağlayacak hikayesi var. Aynı zamanda hikaye, İstanbul’dan İzmir’e, Ankara’dan İsviçre’ye kadar uzanıyor, gerçekten film olarak izlemekten müthiş zevk alabilirsiniz.
Hollywood filmi olmasına gelince, artık dünyanın değişik ülkelerinde geçen, bizlerin biraz da yabancı olduğu konular Hollywood’da çok iyi işlenebiliyor. Bizim Kurtuluş Savaşımız ve erken Cumhuriyet döneminin bir filmi neden olmasın?
EÖ: Sanatın başka dalları ile de ilgileniyor musun? Ailede var mı sanatçı?
ÇU: Sanatın her dalını seviyorum, özellikle müziği. Klasik müzik hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Anneannem çok güzel piyano çalardı, hem ben hem ağabeyim de piyano eğitimi aldık. Ama bu konuda ailemdeki en büyük başarı oğluma aittir. Okumayı öğrenmeden piyano eğitimine başladı, liseyi bitirene kadar devam etti, sayısız ödülü var. New York'un Dünyaca ünlü konser salonu Carnegie Hall'da konserler verdi. En son olarak da piyano kariyerini Rachmaninov Konçerto yarışmasında birincilik ile bitirdi. Ben de kitap yazarken, sadece klasik müzik eşliğinde yazabilirim, müzik yoksa kalemim hareket etmez.
EÖ: Ne güzel. Başarılar oğluna. İngilizce kitap yazmayı düşünüyor musun? Eğer Amerika'da bir tarihi roman yazmak istesen hangi tarihi yazarsın?
ÇU: Roman yazmaya Türkçe kitap yazarak başladım çünkü Türk okuyucusuna daha kolay hitap edebileceğimi düşündüm. Tabii her dalda olduğu gibi yazarlıkta da bizler kendimizi deneyim kazanarak geliştiriyoruz. İngilizce Roman yazarak Amerikan okuyucusuna kendimi tanıtmak istiyorum, ileride böyle bir planım var. Bu durumda, yine tarihi bir roman yazmayı seçerim, ancak tabii konunun Amerikan okuyucusunun da ilgisini çekmesi gerekir. Biraz ileri tarihe bıraktığım bir roman kurgum var; Birinci Dünya Savaşı hemen öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemini kapsıyor, Amerika'da ilgi çekeceğini düşünüyorum.
EÖ: Güzel bir proje inşallah bunu gerçekleştirebilirsin. Tarihi roman yazarken tarihin insanları nasıl değiştirdiğine de şahit oluyorsundur eminim. Pek sence aşk nasıl değişikliklere uğradı zamanla?
ÇU: Esir Şehirde Bir Kadın kitabı ile ilgili en fazla aldığım soru oldu bu oldu sanırım, Aşk geçmişten günümüze nasıl değişti? Evet, romantik, tutkulu aşklar ve ilişkiler geçmişten günümüze fazlasıyla değişikliğe uğradı. Aşk kavramı, bir jenerasyondan diğerine bile değişiyor. Sanıyorum bunun en büyük nedeni, günümüzde karşı taraf ile ilişkiye geçebilmenin çok kolay hale gelmiş olması. Sosyal medyanın tabii çok önemli bir yeri var bunda. Sosyal medyada birine mesaj yollamak veya 'like' yapmak, arkadaşlık teklifi göndermek, tabii ki yüz yüze konuşup duygularını karşındaki kişiye söylemekten çok daha kolay. Eskiden olduğu gibi, beğendiğin kişinin karşısına çıkmak için yolunu değiştirmek, göz teması yakalamaya çalışmak, hele ki cesaretini toplayıp telefon numarası istemeye çalışmak, bunlar kalmadı artık. Kolay erişebilir olmak, aynı zamanda kolay vazgeçilebilir olmayı getirdi. Kolay gelen, Kolay gider oldu kısaca. Oysa büyüklerimiz ne güzel demiş, bir yastıkta kırk yıl diye, sanırım uzun süreli beraberliklerin anahtarı da hemen vazgeçmemek, sabır, anlayış, aşka ve ilişkiye özen göstermek. Ayrılmak üzere değil, bir yastıkta kırk yıl geçirmek üzere çaba göstermek.
EÖ: Amerika'da en çok tanışmak istediğin yazar hangisi ve neden?
ÇU: Amerika'da en çok beğendiğim yazar, kurgusu, sosyal sorunları bir romana inanılmaz bir akışla işlemesi konusunda Jodi Picoult. Kendisi ile tanıştım ve sohbetinden çok keyif aldım. Ancak bir tarihi roman yazarı olarak, en saygı duyduğum ve tanışabilmeyi çok arzu ettiğim bir diğer yazar, Outlander serisinin yazarı Diana Gabaldon. Outlander serisi, İkinci Dünya Savaşı döneminde hemşire olan Claire'in kazara bir zaman yolculuğu ile kendisini 18. Yüzyıl İskoçya'sında bulmasını anlatıyor, televizyon dizisi serisi oldu. Yazarın tüm söyleyişi ve röportajlarını dinledim, samimi ve cana yakın konuşma tarzı çok hoşuma gidiyor. Kendisi ile tanışmayı çok isterdim.
EÖ: İnşallah birgün tanışırsın diyelim. Okuyucularınla iletişimin nasıl? Sana ulaşıyorlar, seni yönlendiriyorlar mı? Sana ulaşmak isteyen okuyucuların nasıl ulaşabilirler?
ÇU: Okuyucularım bana sosyal medyadan rahatlıkla ulaşıyorlar. Özellikle Esir Şehirde Bir Kadın ile kadın okuyucularımdan çok fazla ilgi gördüm, bana ulaştılar ve bu beni bir yazar olarak çok çok mutlu etti. Kitabımla resimler çekip benimle paylaştılar, yorumlar yaptılar. Ama en fazla soruyu romanın sonu ile ilgili aldım. Okuyucular, hikâyenin bitişi ile ilgili sevindik veya üzüldük şekilde yüzlerce yorum yaptılar, kendi fikirlerini paylaştılar. Bu yorumların hepsi benim için çok değerli, okuyucu yazardan beklentisini bu şekilde ortaya koyuyor. 'Günlerce etkisinden kurtulamadım' diyen okuyucularım oldu, bir yazar daha fazla ne isteyebilir? Okuyucularım bana emailim vasıtasıyla veya sosyal medyadan rahatlıkla ulaşabilirler. Emailim: caglaural@aol.comSosyal medya: @yazarcaglaural
EÖ: Türkiye TV dizileri konusunda bir hayli ilerledi. Bir dizi senaryosu yazmak ister misin? Nasıl bir dizi olur?
ÇU: Türk dizilerini seviyorum. Tabii Tarihi roman yazarı olarak benim favori dizim Muhteşem Yüzyıl oldu. İzleyiciler, tarihi dizi ve filmler sayesinde aslında tarihi olayları da öğreniyorlar. Her ne kadar bu eserlerde kurgu karakterler de olsa, sonuçta tarihi olayların gerçek akışı değiştirilmiyor. Böylece eğlenceye biraz da eğitim katılmış oluyor. Esir Şehirde Bir Kadın'ın çok iyi bir dizi olacağını düşünüyorum. İzleyicilerin, bir yandan aşk ve entrikalar ile vakit geçirirken bir yandan Kurtuluş dönemi tarihini izleyip İstanbul'un işgal günleri, Beyaz Rusların İstanbul yaşamındaki yeri, İstanbul'da Caz hayatının başlaması, azınlıklar göç dalgası, İstanbul'da erken Cumhuriyet dönemi eroin ile mücadele gibi az konuları izleme, bilinmiyorsa öğrenme fırsatları olur.
EÖ: Yazar olmanın en zor tarafı nedir?
ÇU: Yazar olmanın en zor tarafı, okuyucuya karşı bir sorumluluk taşımak. Her kelimede, her cümlede okuyucunun ilgisini kaybetmeme, mesajımızı tam aktarabilme gibi görevimiz var. Sonuçta okuyucu, sizin kitabınızı satın alıyor, vakit ayırıyor ve okuyor. Her sanatçıda olduğu gibi bir yazar, her yeni eserinde, bir önceki kadar hatta daha başarılı olmak zorunda. Tabii her okuyucuyu da memnun edemiyorsunuz. Bazen yazdığınız konular, karakterler ve hikâyenin sonu konusunda herkes farklı bir beklentiye girebiliyor. Bu da doğal tabii, önemli olan doğru bildiğiniz ve yazmayı sevdiğiniz konularda çalışmaya devam etmek.
EÖ: Dışardan baktığın ve içinde yaşadığın Amerika arasında ne farklar var?
ÇU: Amerika'ya taşınmadan önce dışarıdan baktığım Amerika ile içinde yaşadığım Amerika bana göre çok farklı. Sanıyorum dışarıdan bakıldığında Amerika, yaşaması rahat, insanların daha az çalıştığı, daha fazla tatil yaptığı, eğlencenin, gezmenin çok, okulların daha kolay, okumanın daha az olduğu pespembe bir yer olarak görülebilir. Oysa gerçek çok farklı. Amerika'da başarılı olmanın ne denli zor olduğunu, ancak burada yaşayanlar bilebilir. Okullarda rekabetin son derece fazla olduğu, gençlerin en iyi üniversitelere girebilmek için sadece akademik olarak değil, aynı zamanda spor veya sanat dallarında da başarılı olmaya çalışmaları, yine gençlerin lise çağlarında gönüllü çalışıp topluma hizmet etmeye başlamaları, profesyonel iş hayatının artık yedi gün ve neredeyse yirmi dört saate yayıldığı bir ortamda yaşıyoruz. Benim iki oğlum da on beş yaşında gönüllü olarak hastanede çalışmaya başladılar. İş hayatı ise tüm dünya milletleri ile kıran kırana rekabet edilen bir tam bir aslanlar sofrası!
EÖ: Bize gelecekteki hedeflerinden bahseder misin?
ÇU: Şu an üzerinde çalıştığım romanımın en geç sonbaharda raflarda yerini alacağını düşünüyorum. Bundan sonraki hedefim her yeni eserimle Türk okuyucusu ile biraz daha yakınlaşmak ve Amerika'ya yönelik ilk İngilizce romanımın çalışmalarına başlamak. Esir Şehirde Bir Kadın'ı dizi haline getirmek için de çalışmalarım devam ediyor.
EÖ: Çağla'cım bu güzel sohbet için çok teşekkürler. Yeni projelerinde başarılar!
ÇU: Ben çok teşekkür ederim. Bu güzel soruları cevaplarken çok zevk aldım.
No comments:
Post a Comment